Abant İzzet Baysal Üniversitesi kampüsleri ,öğrenciler için geniş sosyal ve kültürel olanaklar sağlamaktadır.İzzet Baysal Kültür Merkezi'ndeki 514 kişilik Mavi Salon ve 208 kişilik Pembe Salon ile İzzet Baysal Tıp Fakültesi Morfoloji binasındaki 350 kişiliksalonda yıl boyunca sempozyum,panel,konferans,konser,tiyatro,film gösterimi gibi etkinlikler yapılmaktadır.Kültür Merkezi'nde bulunan Sergi Salonu çeşitli sanat etkinliklerine ev sahipliği yapmakta,Bale ve Halk Dansları Salonu da yoğun olarak kullanılmaktadır.Üniversite bünyesinde ki kırkı aşkın öğrenci topluluğunun sürekli olarak kullandığı Merkez'de İzzet Baysal'ın hayatından kesitler yansıtan bir müze de bulunmaktadır.
Bolu'da her yıl 11 Mayıs'ta düzenlenen "İzzet Baysal'a Şükran Günleri"ne üniversitemiz çeşitli etkinliklerle katılmaktadır.Öğrenciler tarafından bir hafta süreyle düzenlenen bahar şenliklerinde ise gün boyu aktiviteler ve amatör gruplarla ünlü sanatçıların sahne aldığı konserler yer almaktadır.
İlk bakışta ortadaki ışık kaynağını çerçeveleyen üç yarım bir çeyrek çemberden oluşan bir sembol görülmektedir. Biraz daha dikkatli bakıldığında, belden yukarısı görünün bir insan figürü (başı güneşe benzeyen, kolları kanat gibi iki yana açılmış bir BİLGE İNSAN varlığı) görülebilir.
Burada; güneş-baş bilgeliği ve bilgi yaymayı, yukarıya dönük kollar ise; ilerlemeyi, gücü, güveni ve korumayı simgelemektedir. Kollarının ikiden fazla olmasının nedeni hem geniş bir kitleye kucak açabileceğini hem de kapsadığı konuların zenginliğini göstermektedir.
Çeyrek çember kullanılarak yarım çemberlerin aşağıda oluşturduğu tıkanıklık giderilmiş, aynı zamanda bu eleman, sembolün genel görünümündeki simetriyi de bozarak monotonluğu ortadan kaldırmıştır.
Çemberin üst yarısı kaldırılarak engelsiz, hür düşünceli, bağımsız ve sonsuzluğa uzanan geniş bir atmosfer yaratılmak istenmiştir.
Renk olarak yeşil ve mavi düşünülmüştür. Bilindiği gibi Bolu denilince akla bu iki renk gelmektedir. Renklerden biri amblem için, diğeri yazı için kullanılmalıdır. Amblemde tek renk üzerinde durulmasının sebebi baskı sırasındaki olası renk kaymalarının önüne geçmektir.
Türkiye'nin iki metropolü olan Ankara ve İstanbul şehirlerinin arasında doğal güzelliklerle çevrili, ülkemizin en seçkin üniversitelerinden biri olan Abant İzzet Baysal Üniversitesi 3 Temmuz 1992 tarihinde kurulmuştur. Bu tarihten itibaren hızla gelişen Üniversitemizin Bolu kent merkezi ve üç ilçesinde (Gerede, Mengen, Mudurnu) yerleşkeleri bulunmaktadır. Üniversitemizin merkez yerleşkesi olan İzzet Baysal Yerleşkesi ise Bolu kent merkezine 8 km uzaklıktaki Gölköy’de, benzersiz bir doğa güzelliğinin içinde yer almaktadır.
Üniversitemizde halen, 4 enstitü, 8 fakülte, 5 yüksekokul, 4 meslek yüksekokulu ve 7 araştırma merkezi bulunmaktadır. Üniversitemizin bu birimlerinde görev yapan 1000 öğretim elemanı ve 650 idari personel, 20.000 öğrenciye kaliteli ve çağdaş eğitim ortamı sunmanın gururunu yaşamaktadır.
Abant İzzet Baysal Üniversitesi, Ülkemizdeki devlet ve vakıf üniversitelerinin yanında Vakıf destekli devlet üniversitesi olarak üçüncü bir model oluşturmaktadır. Bir devlet üniversitesi olan Abant İzzet Baysal Üniversitesi kurulduğu günden günümüze, Türkiye'nin en büyük hayırseverlerinden biri olan İzzet Baysal'ın kurduğu vakıf tarafından desteklenmektedir. Devletimizin imkanlarına ek olarak, İzzet Baysal Vakfı’nın 2010 yılı itibarıyla toplam değeri 262 milyon lirayı bulan tesis ve donanım yatırımıyla Üniversitemiz kısa sürede mükemmel bir fiziki yapıya ve üstün bir teknolojik donanıma ulaşmıştır. Akademisyenlerin uluslararası ölçekteki başarılarına destek veren Vakıf ayrıca başarılı öğrencilere de burs desteği sağlamaktadır.
Üniversitemiz, Türkiye Cumhuriyeti'nin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk'ün “çağdaş uygarlık düzeyinin üzerine çıkma” direktifini gerçekleştirmek üzere Türkiye’nin en hızlı gelişen üniversitesi olmayı hedeflemektedir. Bu amaçla uluslararası nitelikte bilimsel üretim gerçekleştirmeye öncelik veren Üniversitemiz eğitim ve öğretim sürecinde ulusal ve yerel ihtiyaçları dikkate almaya özen göstermektedir. Üniversitemiz bilimsel gelişme ve teknolojileri takip eden, uluslararası rekabet gücüne sahip bir araştırma ortamı hazırlarken, öğrencilerinin bu ortamdan en iyi şekilde yararlanmalarını sağlamak üzere kendini sürekli yenilemektedir. Bu yolda Abant İzzet Baysal Üniversitesi, kurulduğu günden bu yana büyük bir mesafe katetmiş ve Türkiye'nin en hızlı gelişen üniversitelerinden biri olmuştur.
Kar, bir yağış çeşididir.
Çok sayıda kar kristal çeşidi olmasına rağmen hepsi altı köşelidir. Kar tanelerinin kristal yapıları birbirinin tıpa tıp aynısı değildir. Mikroskopla büyütülen kar taneleri üzerinde yapılan araştırmalarda, kristal yapıları birbirinin aynı olan iki kar tanesine rastlanmamıştır. Kar kristalleri üzerinde ilk araştırmaları yapan ABD'li Wilson Bentley, gördüğü muhteşem sanat karşısında adeta büyülenmiş ve elli yıl boyunca sürekli kar kristali fotoğrafı çekmiştir. Elde ettiği 6000 resim içinde kristal yapıları birbirinin aynı olan iki kar tanesine rastlayamamıştır. Daha sonraları diğer bilim adamlarının sürdürdüğü çalışmalar neticesinde şimdiye kadar kar tanecikleri arasında aynı büyüklükte, aynı şekilde ve aynı sayıda su molekülü ihtiva eden iki kristal bile bulunamamıştır.
Kar kristallerinin şekillerinin çok fazla çeşitlilik göstermesi, popüler olan "birbirine benzer iki tane yok" ifadesine yol açmıştır. İstatistik olarak mümkün olmasına rağmen, yere inerken kristalin maruz kaldığı sıcaklık ve nem çok fazla değişkenlik gösterdiği için aynı şekilde iki kristal oldukça ender oluşur. 1885 yılından itibaren mikroskopla fotoğraflama yöntemi ile ikiz kar kristali arama girişimleri sonucunda bugün binlerce kar kristalinin farklı varyasyonlarını bilmekteyiz. Aynı koşullarda oluşan kar kristallerinin birbirlerine benzer olmaları, oluşum ortamları birbirine ne kadar çok benzerse, o kadar olasıdır. Birbirinin aynısı iki kar kristali 1988 yılında Amerika Birleşik Devletleri'nin Wisconsin eyaletinde tespit edilmiştir.
Çapları 2-4 mm, ağırlıkları ise yaklaşık 0,005 gram olan kar tanecikleri havanın gösterdiği direnç sebebiyle süzülerek (limit hızla) yere inerler. Bu inme sırasında tanecikler birbirlerini ittiklerinden yapışmazlar. Özelliklerini koruyarak yere inerler. Bunlar güneş ışığını tamamen yansıttıkları için beyaz olarak görülürler. Kar yağışı genellikle hava sıcaklığı -4 °C ilâ -20 °C arasındayken olur. Bu yağış, sıcaklık sıfırın altında birkaç derece olduğunda ağır, nemli, ebatları bir santimetreye ulaşan parçalar halinde gerçekleşir. “Lapa lapa kar yağması” tabiri bu durum için kullanılır. Atmosfer ile toprağın sıcaklıkları eşit olursa yüzeye ulaşan kar hemen erimez. Toprak sıcaklığı atmosfer sıcaklığının üzerinde ise, yere düşen kar kısa sürede erir.
Dünya üzerinde bir bölgede, kar yağışı olma ihtimali, o bölgenin ekvatordan uzaklık ve deniz seviyesinden yüksekliği ile doğru orantılıdır. Buna rağmen ılıman bölgelerin kara iklimi görülen kısımlarında, ekvatordan uzaklık ve denizden yükseklik şartları yeterli durumda olmasa bile, kar yağışı görülür. Yapılan araştırmalarda bütün yağışların altı veya sekizde birinin kar olarak gerçekleştiği anlaşılmıştır. Karın, tarım toprağını koruması ve nemli tutmasında önemi büyüktür. Kar, yeryüzü ve yeraltı su rezervlerinin ana kaynağıdır.
Kar, -8 °C’de, bitkilerin üzerinde ince bir hava tabakası bırakarak, bu bölgeyi 0 °C olacak şekilde örter. Kış boyunca toprak ve bitkileri donmaktan koruyan kar, ilkbaharda sıcaklığın artmasıyla eriyerek nehirlere ulaşır. Ayrıca kışın yağan ve dörtte üçü üst kısımlarda kalan kar, yaz kuraklığına karşı da toprağı ve bitkileri korumuş olur. Karda bulunan amonyak, kar erimesiyle birlikte toprakta kalır. Bu amonyak, azot bakterileri tarafından kalsiyum nitrat gibi azot tuzlarına çevrilerek bitkilerin azot ihtiyacını karşılar.
http://tr.wikipedia.org/wiki/Kar adresinden alınmıştır.
Kapadokya Bölgesi içinde yer alan Aksaray ili M.Ö. 8.binden itibaren iskan edilmiştir. Aşıklı Höyük, Akeramik Neolitik Döneme ait Anadolu'daki ilk köy yerleşimlerinden birisidir.Tarihi süreç içerisinde Aksaray çeşitli medeniyetlere beşiklik yapmıştır. M.Ö. 3000-2000 yılları arasında Asur Ticaret Kolonileri Devrinde en önemli ticaret merkezlerinden birisi kent merkezi yakınlarındaki Acemhöyük'tür. İlde daha sonra Hitit, Roma, Bizans, Selçuklu ve Osmanlı Dönemleri yaşanmıştır.
M.S. I. yüzyılda havari Aziz Paul ve müridleri tarafından Anadolu'da yayılmaya başlayan Hıristiyanlık çok tanrılı Roma taraftarlarının büyük tepkisine neden olduğundan, ilk Hıristiyanlar korunmak amacıyla bu yöreye gelmişlerdir.
1142 yılında Selçuklu egemenliğine giren, 1923 yılında il olan Aksaray, 1933 yılında Niğde iline bağlı ilçe, 1989 yılında ise tekrar il olmuştur.
GENEL BİLGİLER
Aksaray, M.Ö. 8. bin yıla kadar uzanan tarihi, günümüze kadar hüküm süren çeşitli medeniyetlere ait kültürel varlıkları, tabii güzellikleri ve ticari bir merkez olması dolayısıyla hiçbir dönemde önemini yitirmemiştir. Kapadokya'nın kapısı konumundaki Aksaray, kültürel varlıkları yanında doğal zenginlikleri ile de ziyaretçilerine değişik ve ilginç tatil olanakları sunmaktadır. Orta Anadolu Bölgesinde, tarihi İpek Yolu'nun önemli merkezlerinden birisi olan Aksaray, günümüzde de doğu-batı ve kuzey-güney yönleri arasında uzanan ana bağlantı yollarının kavşağında yer almaktadır. Güzelyurt'u, Ihlara Vadisi, Sultan Hanı, Eğri Minaresi, kış sporları turizm merkezi ilan edilen Hasan Dağı ve Ziga Kaplıcaları ile Anadolu'nun ortasında çekici bir merkez konumuna gelmiştir.
Doğal Yapı
Aksaray ilinin topraklarının büyük bölümü orta yükseklikteki dalgalı düzlüklerden oluşur. İlin kuzeyinde Kızılırmak havzasını Tuz Gölü kapalı havzasından ayıran Kızılırmak masifi yer alır. Bu eski kütle kuzeybatı-güney-doğu doğrultusunda uzanır. İlin kuzeydoğu kesimini doruğu 2.137 metreye ulaşan Ekecek (Ekecik) Dağı engebelendirir. Güneydoğu kesimindeki volkanik alanın başlıca yükseltileri Büyük Hasan Dağı ve Küçük Hasan Dağı'dır. Büyük Hasan Dağı 3.268 metreye erişen doruğuyla ilin en yüksek noktasıdır. İlin güney kesimindeki fazla yüksek olmayan dalgalı düzlükler Obruk platosu adıyla anılır. Platonun adı tümü birer doğal kuyu olan yüzeyindeki çok sayıda obruktan gelir. Bu platoyla Tuz Gölü'nün güney kıyılan arasında Aksaray Ovası uzanır.
Aksaray akarsular ve göller açısından oldukça yoksul sayılabilecek illerden biridir. İl topraklarından kaynaklanan suların bir bölümü Kızılırmak aracılığıyla Karadeniz'e, bir bölümü de Tuz Gölü'ne ulaşır. Tuz Gölü'ne doğru akan akarsulardan Peçeneközü (Beçe-neközü) Deresi ilin kuzey kesiminden kaynaklanır. Niğde ilindeki Melendiz Dağı'ndan doğan Melendiz Suyu da Tuz Gölü'nü besleyen akarsulardan biridir. Bu akarsuyun adı bazı kaynaklarda Uluırmak ya da Beyazsu olarak geçer. Melendiz Suyu'nun Güzelyurt ilçesindeki volkanik araziden geçerken açtığı duvar gibi dik yamaçlı Ihlara Vadisi tarihsel yapı kalıntılarıyla bezeli, son derece ilginç bir doğal oluşumdur.
Aksaray ilinde haritada görülemeyecek kadar küçük birçok obruk gölü vardır. Tuz Gölü'nün güney bölümüyle Hirfanlı Baraj Gölü' nün bir bölümü de il sınırları içindedir. Sulama amacıyla inşa edilen Mamasın (Mamasun) ve Kültepe barajlarıyla sulama ve taşkın önleme amacıyla inşa edilen Bozkır Barajı'nın arkasında yapay göller oluşmuştur.
İç Anadolu Bölgesi'nde görülen karasal iklimin etkisi altında olan Aksaray, Türkiye' nin en az yağış alan illerinden biridir. Kışlar soğuk ve kar yağışlı, yazlar ise sıcak ve kurak geçer. Ormanlık alanların çok az olduğu ilde doğal bitki örtüsü bozkırlardan oluşur.